Yazan : Şadi Evren ŞEKER
Ursula K. Le Guin tarafından yazılan Mülksüzler Kitabı ülkemizde Metis tarafından basılmış. Orjinalini aramama rağmen bulamadığım için Türkçesini okudum ve görüşlerim aşağıdaki şekildedir:
Mülksüzler (Dispossessed) Ursula K. Leguin
Kitap bilim kurgu havasında geçen ama kurgunun bilime ağır bastığı bir yapıda. Aslında kitapta günümüz için bilim kurgu sayılabilecek tek fikir, kitabın kahramanı olan Shevek tarafından geliştirilen eş zamanlılık ilkesi ki kitabın sonuna kadar ve hatta kitabın sonunda bile bu kuram geliştirilemiyor. İddiaya göre bu kuram sayesinde uzay gemilerinin anında bir yerden bir yere hareketi mümkün olabilecek ancak kitapta bu kuram da gemilerin hareketi de ikinci sırada.
Kitabı ben olsam, sosyal kurgu (veya daha kabul görmüş haliyle sosyal bilim kurgu) olarak sınıflandırırdım.
Bu sınıflandırma ile kitaba bakacak olursak, iki ayrı toplum arasındaki çelişkilere birbirleri açısından eleştiri getiriliyor. Yine kendi terimlerimle ifade edecek olursam, kitapta birisi eğitimli anarşist, diğeri ise ruhsuz kapitalist iki grup arasında seyahat etmiş olan Shevek’in gözünden, seyahat öncesi yaşadığı toplum ve seyahat sonrası geldiği toplum arasında eleştiriler yer alıyor.
Hemen belirtmekte yarar var, kitabın yazarı da tarafsız sayılmaz. Aslında tarafsızlığın da bir tarafı vardır ilkesi ile yola çıkarsak, yazarın, kendi görüş ve düşüncesine göre kitabın şekillendiğini söylmek yanlış olmaz.
Örneğin iki toplum da dünyevileştirilmiş ve dinden uzaklaştırılmış olarak kurgulanmmıştır. Mesela kitabın 20. sayfasında
“siz ibadet evlerinin dışında dinlere izin vermiyorsunuz, tıpkı yasalar dışında herhangi bir ahlaka izin vermediğiniz gibi. Biliyor musunuz bunu hiç anlamamıştım, bütün o Urras kitaplarını okuduktan sonra bile.”
işin aslı, yukarıdaki paragraf dışında kitapta din adına neredeyse hiçbir kurgu bulunmamakta.
Öte yandan yazarın merkezi otoriteye karşı gibi bir duruşu olsa da, kitabın ilerleyen sayfalarında oldukça merkeziyetçi ve otoriter bir görüşü olduğunu görüyoruz.
syf. 87 “bir beyni olmayan sinir sistemi olamazdı”, bu görüş kitaptaki iki toplum için de hakim görüş. Yani anarşik bir sistemin içerisinde bile merkezi planlama ofisleri, bu ofislerin köhneleşmesinin ne kadar tehlikeli olduğu işlenmiş. işlenmiş işlenmesine de bunu anlatabilmek uğruna, toplumdaki otoriteye karşı kurgu yıkılmış.
Yine kitapta kurgulanan ve Odocu ahlak olarak gösterilen ahlak (ki aslında bence oldukça utilitarian (faydacı) bir ahlaktır kendisi) ağzı ile de bazı eleştiriler yöneltiliyor: syf 122 “Nerede mülkiyet varsa orada hırsızlık olduğunu söyleyen Odo değil miydi? Bir hırsız yaratmak için bir sahip yaratın, suç yaratmak istiyorsanız yasalar koyun ‘toplumsal organizma'”
Oldukça anarşist bakış açısı ancak ahlakın kökeni kesinlikle faydacı ahlaka dayanıyor (ne yazık ki)
Yine kitaptaki özgürlük ve anarşi kavramlarına olan eleştiri, tamamen bu duygularla yaşadıklarını iddia eden topluma yapılıyor:
“Tomar’ın tanımları: Hükümet, İktidarı elde tutmak ve güçlendirmek için gücün yasal kullanımı. Yasal’ın yerine geleneksel koy, işte sana Sabul, Eğitim sendikası ve ÜDE”
Buradaki eleştiri, tamamen özgür ve anarşik yaşayışın içerisinde bile merkezi sistemin ne kadar olası ve ne kadar engellenemez olduğunadır (kısaca Sabul uzun yıllardır insan yetiştiren ve saygınlığı olan bir bilim adamı, eğitim sendikası kimin ders vereceğini hangi dersi ve kime vereceğin ibelirleyen yapının adı, yani kısacası hem kişi hem kurumsal olarak merkezilik)
Sistemdeki bu bunalıma gelen eleştiri ise : syf 146 “insanlar, işleri yürütmek ile insanları yönetmek arasında çok dikkatli bir ayrım yapıyorlardı o zaman” ifadesinde yatıyor.
Kitabın özünün özü ise 256. sayfadaki manifestoda yatıyor. “bizi bir araya getiren şey, acı çekmemiz. Sevgi değil. Sevgi akla boyun eğmez”… ” Devrimi yapamazsınız, devrim olabilirsiniz ancak devrim ya ruhunuzdadır ya da hiçbir yerde değildir”.
şeklinde başlayıp biten kısım.
Sonuçta kitap etkileyici ve okunmasında yarar var. Ancak günümüzdeki yazılmış diğer sosyal bilim kurgu kitapları ve çevrilmiş filimleri göz önüne alacak olursak, aslında kitapta yeni çok da birşey yok diyebilirim. Kitapta bulunan sosyal kurguların tamamı günümüzde farklı filimler veya kitaplarda zaten işlenmiş ve eleştirilerin hepsi ve daha fazlası defalarca yapılmış durumda. Belki sosyal kurgulara ve sosyal eleştirilere giriş için doğru bir kitap olabilir. Şayet bu tür ile ilgilenenler varsa ve henüz yolun başındalarsa şiddetle tavsiye ederim. Ama bu arkadaşlara tavsiyem kendilerini hemen ilk okudukları ütopyaya veya ilk sosyal kurguya teslim etmesinler, ilerledikçe görülecek ve şaşıracak daha çok şey olduğunu unutmasınlar.
Recent Comments