Bilgisayar Mühendisliğine bir darbe daha

Yıllardır pek çok badireler atlatan ve belini zar zor doğrultan bilgisayar mühendisliği eğitimine bir darbe de TEKNOLOJİ FAKÜLTELERİ ile vuruldu.

Şimdi, aynı üniversitede iki bölüm olur mu? Bu iki bölümün farkı nedir? Aynı üniversitede birisinin puanı diğerine göre çok daha düşük bir bölümden başvuran adaya aynı unvanı vermek ne kadar doğru? gibi soruları bir kenara bırakıp doğrudan işimi, yani programları ve mezuniyet sonrasını incelemeye koyulmak istiyorum.

Öncelikle, bu sitede de daha önce yazdım, bilgisayar mühendisliği eğitimi almamış birisinin bilgisayar mühendisliğinde hoca olmasını doğru bulmuyorum. Elbette olabilir ama herhangi bir bölümde, en az %70 alanın hocası olur, en fazla bir %30 civarında farklı alanlardan hocalar gelip bölüme, derslere/araştırmalara katkıda bulunabilir. Bu oranın tersine çevrilmesi yani çoğu hocanın alan dışı olması ise tam bir problemdir. Hele ki bilgisayar mühendisliği eğitiminin verildiği bir yerde, öğrencilerinin hayatlarının en güzel 4 senesini harcatıp, tek bir bilgisayar mühendisinden ders almadan öğrencileri mezun etmek, ve bir de bu öğrencilere, “artık bilgisayar mühendisi oldunuz” demek affedilemez bir hatadır.

Biraz öğrencileri dinleseler, mezunları dinleseler görürler ki, “üniversitede bir şey öğrenilmez”, diyen azımsanmayacak bir çoğunluk bu yüzden artıyor. Çünkü gerçekten bu öğrencilere gereken şeyler öğretilmiyor. Bilgisayar mühendisliği gibi sektörün en yüksek eğitimini vermesi ve yetiştirdiği kişilerin sektördeki en ehil kişiler olması gerektiği bir bölümün mezunları, sağda solda o yüzden programlama kurslarına gidiyorlar.

Tam yeni açılan üniversitelerin programları düzelmeye başlıyor işler yoluna giriyor derken bu sefer de Teknik EĞİTİM fakültelerinin ismi teknoloji üniversitesine dönüştürüldü. İlk başta ben de çok olumlu karşıladım. Sonuçta meslek lisesinden mezun olan ve fikrini değiştirip eğitimine devam etmek isteyen öğrenciler olabilirdi. Bu öğrencilerin ise sadece teknik öğretmenlikle sınırlanması doğru değildi. Bu öğrencilerin de bir meslek kazanması ve ekonomiye faydalı olması gayet güzel bir niyetti.

Ancak ! bu açılan yeni fakültelerin bilgisayar mühendisliği diploması vermesi tam bir fiyasko.
1. Kadrolar Problemli. Bu fakültelerin akademik kadrolarını oturup teker teker inceledim, hepsi eski teknik eğitim mezunları, formal bir mühendislik eğitimi almamışlar.
2. Müfredat Problemli. Programların bir kısmında temel bilgisayar mühendisliği eğitiminde olması gereken dersler bile yok. Eh tabi hazırlayan adamın bu eğitimden haberi olmayınca programda da aksaklıklar daha müfredattan başlıyor.
3. Bölümler Yetersiz. Çoğunun kadrosu yetersiz. 3-4 kişilik kadrolarla, devlet üniversitelerinde program açılıyor. Zaten bilgisayar mühendisliğinde hoca sıkıntısı varken bir de bu fakültelerin hoca bulması zaten çok zor.

Şimdi olayı iyi yanından ele alalım. Yurt dışına bakalım.

Evet, Avrupa’da ve Amerika’da böyle bir ayrım var, yani aynı diplomayı veren iki farklı bölüm, aynı üniversitede olabiliyor ve bu bölümlerin birisi daha çok piyasaya diğeri ise akademiye insan yetiştiriyor. Hatta Amerika için bir de tamamen para karşılığı diploma veren bölümler olduğunu söyleyebilirim. Ancak bunu herkes biliyor, yani o bölüme giden kişi de, ailesi de, akademideki herkes de, piyasadaki işe alım yapan herkes de biliyor ki bu adam akademik bir eğitim almıştır, bu adam piyasa eğitimi almıştır. Türkiyede yeterli bilinçlendirme yapıldığını sanmıyorum. Bunu sanan birileri varsa lütfen ilgili forumlarda mağdur öğrencilerin yazdıklarını bir okusun. Ayrıca bu daha sadece bir başlangıç, 1-2 yıldır eğitime başlayan bu fakültelerin daha mezunları piyasa çıkmadı, esas mezun verdiklerinde neler yaşanacak hep beraber göreceğiz.

İyi niyetimize devam edelim ve yurt dışına bakalım, hattın nereden çizildiğine dikkat edelim, birisi piyasa diğeri akademik eğitim veriyor. Yani piyasa eğitimi alan birisi daha sonra akademiye devam etmeyi düşünmüyor demektir. Peki problem nerede? Bu öğrenciler zaten meslek lisesinde, lise sonrasında piyasayı hedefleyen ancak karar değiştiren kişiler değil mi? Bu insanlara tutup bir engeli de üniversitede çıkarmanın anlamı nedir? Şimdi teknoloji fakültelerinden mezunları yüksek lisansa, doktoraya almayacak mıyız yani?

Aynı üniversitede aynı ünvanı iki farklı fakültede açan kişilerin bir bildiği var ki bu iki bölüm birbirinden farklı demektir. Yoksa olan bir bölümü bir daha açmanın, hele ki aynı isimle açmanın bir anlamı olamaz. O halde, bundan sonra öğrencilere “hangi bölümde okuyorsun?” sorusunun yanında, hangi fakültedeki bilgisayar mühendisliği, ya da hangi bölümden mezunsun sorusunun yanında “hangi fakültedeki bilgisayar mühendisliği” ya da mesleğin nedir sorusunun yanında “Mühendislikteki bilgisayar mühendisliği mi?” yoksa “teknolojideki bilgisayar mühendisliği mi?” gibi sorular mı sormamız bekleniyor? Bu ayrımın sebebi net olarak nedir?

Peki bu durumda, “teknoloji fakültesi” açan kişiler neden dönüp Mühendislik fakültelerini düzeltmiyorlar. Mesela 200 kişiye yakın öğrenci alan bilgisayar mühendisliği bölümleri var. Bu kadar akademisyenin yetişmeyeceği zaten bilinen bir gerçek. Neden bu bölümlerin kontenjanlarını 20-30 gibi makul sayılara indirip, hoca sayılarını arttırıp, yüksek lisans ve doktora programlarını güçlendirip, piyasa eğitimini teknoloji fakültelerine bırakmıyorlar?

Tabi hepsinin yanında bir de meslek lisesi mezunlarının mühendislik eğitimine geçişi durumu var. Ben kişisel olarak bu konuda bir problem görmüyorum, yani zaten lise eğitiminin çok iyi olduğu söylenemez, meslek lisesindeki öğrenci eğitim içeriği olarak, mühendislikte gereken içerikleri eksik alıyor olsa da çok fazla fark olacağını sanmıyorum. Ancak bu durum tabi başka bir yazının konusu, liselerdeki durum içler acısı olduğundan kötü ile daha kötü arasındaki fark çok da fazla değil.

Kısacası, Mühendislik fakülteleri, mühendis yetiştirir. Mühendis olmak isteyen bu fakülteye girer, eğitimini tamamlar (bütün sorunlara rağmen) mezun olur ve diplomasını alır.
Şayet yurt dışındaki bazı ülkeler gibi bir yaklaşıma gidilmek isteniyorsa bu fakülte açılarak çözülmez, bütün fakültelerin baştan elden geçmesi gerekir.
Sırf meslek lisesi mezunları da, mühendislik okumak istiyor diye meslek liselilere has bir fakülte açıp, aynı diplomayı vermek gibi bir akrobasi yerine; bu öğrencilerin de üniversite imtihanında eşit şartlarla yarışması sağlanır. Gerçekten hak eden hak ettiği gibi bölüme yerleşip eğitimini alır.

Gayet eminim ki, şimdi de bir kısım aileler, çocukları mühendislik eğitimi alabilsin diye, meslek lisesine çocuklarını vermeye başlayacaklar. Tamam meslek liseleri için güzel bir adım ama amacına, varlığına ters bir durum çünkü bu öğrencilerin amacı lisede meslek öğrenmek olmayacak.

Açık bir şekilde yazıyorum, meslek liselerine eskiden yapılan haksızlıktı, ancak bunu düzeltmenin yolu, Türkiye’nin en saygın ve en işini ciddi tutan fakültelerinden Mühendislik fakültelerine haksızlık yapmak, hele ki diploma fotokopisi çıkarmak için gibi bölüm fotokopisi çıkarmak değildir.