Zaman ve Biz

Zaman görecelilikten başka birşey değildir. Sadece bir uzay kapsülüne bindirilip bilmediğiniz bir süre uyuduktan sonra bilmediğiniz ve kimsenin olmadığı bir dünyada uyandığınızı düşünün. Yıl, ay, gün, saat, dakika, hepsi artık yok olmuştur. Bizim kullandığımız zaman kavramı, olaylardan başka birşey değildir, daha önce olmuş bir olay ve üzerinden “geçen” uzay cisimlerinin hareketlerinin sayısı. Ne enteresan ki uzay cisimleri her hareketini aynı şekilde yapmadığı halde, mesela dünyanın güneş etrafındaki her dönüşü aynı mesafe olmadığı halde, veya dünyanın kendi etrafında dönüş hızı sürekli yavaşladığı halde, bizim için zaman hep aynıdır.

Örneğin yapılan çalışmalar göstermiştir ki dünya her geçen yüzyılda 1.7 mili saniye daha yavaşlamaktadır. Dikkate alınmaya bile değmiyecek bir süre ama bizim zaman sistemimizin ne kadar aciz olduğunun göstergesi.

Zaman kavramı sadece geçmişi hatırlayabilmenin verdiği bir algıdır.

İnsan geleceği bilemez, tahmin veya hissedebilir ama bilemez. Geçmişe ise geleceğe göre daha vakıftır. Hatırlar, hem de pek çok insan birlikte hatırlar, birbirini doğrular, yazar, yazdıklarını arşivler, geçmişe daha hakimdir. Ancak sadece anlamak için, bir süreliğine insanın geçmişle olan ilişkisinin de gelecekle olan ilişkisi kadar zayıf olduğunu düşünelim, zaman kavramı kendini yitirir. O halde bizim tarih ve takvim ve zaman ve saat dediğimiz kavramların tamamı aslında insanın geçmişe ne kadar hakim olduğu ile ilgilidir ki bu bile çok tartışmalı ve çok zayıftır.

Şimdilerde çalıştığım “time series analysis” (zaman serileri analizi) konusunda uzaysal zaman analizi (spatial time series analysis) diye bir konu var. Derinine indikçe görülüyor ki zaman ve mekan kavramları birbirinden ayrılmaz kavramlardır. Zamanın varlığı ancak bir mekanda anlamlıdır ve mekanın varlığı ancak bir zamanda anlamlıdır. Bu algı, zamanın sonsuzluğunun, mekanın sonsuzluğunu gerektirmesi şeklinde de yorumlanabilir. Tabi bunlar çok önceden tartışılmış, mesela Newtonun zaman kavramında sonsuzluk hakimdir. Einstein ise bunun aksini iddia eder. Tartışma, “mutlak zaman” (absolute time) varlığının sorgulanmasında yatar. Einstein göreceli bir yaklaşım izler (relativistic) ve mutlak zamanın var olmasını ancak göreceli zamanın varlığına bağlar.

Tabi işin bir de quantum boyutu var, yani zaman sürekli midir (continous) yoksa kesik midir (discrete). Chronon (Türkçesini zorlamayacağım) ismi verilen bir kavrama göre zaman kesiktir, sürekliliği yoktur, ve chronon zamanın bölünemeyen en küçük parçasıdır (mekanın en küçük parçasının atom olduğunun iddia edilmesi ve bölündükten sonra daha küçük parçaların bölünemeyeceğinin iddia edildiği gibi).