Gecenin saat 3’ü ve canım sıkıldı. Birden bu kadar işle uğraşıyoruz ama şu meşhur “faydasız ilim” nedir acaba diye bir soru kapladı içimi.
Ardından soru şu boyutu aldı, acaba faydasız ilim gerçekten var mı? Yani aslında soru “faydasız ilim” bir zarf mı isim mi sorusu kadar basit. Yani şayet zarf ise bir mazrufu var ve ancak bununla varlığını idame ettirir bununla var olur, isimse varlığı tek başına yeterlidir demek istiyorum.
Örneğin sarı bir renktir ve Farabinin felsefesine göre sıfat olduğu için varlığı bir cevhere yani maddeye bağlıdır. Örneğin “sarıyı bana gösterin” desem göstermek için ikinci bir varlığa ihtiyaç duyulur (araba sarı, masa sarı vs.) tek başına bir varlık gösteremez.
Öte yandan Leibniz’in monadolojisini yanlış hatırlamıyorsam her varlık modanların içinde, ki monadlar dünyayı kodlayan en ufak parçacıklardır, bulunmaktadır. Bu felsefeyi daha sonra “quantum safsatacıları” sahiplenmiştir ve hatta bir anlamda Star Wars efsanesindeki midi-chlorian buradan esinlenmiştir. Yani sarının varlığı için bir başka varlığa ihtiyaç yoktur o aslında her varlığın içindedir.
Şimdi soru şu, faydasız ilim kişiye göre mi faydasız yoksa hiç kimse olmasa da faydasız ilim diye birşeyin varlığından söz edilebilir mi?
Elbette ilimin varlığı epistomolojinin ilgi alanı, herhangi bir bilginin varlığı veya yokluğunu burada tartışacak değilim ama düşünüyorum da faydası olmayan bir ilim bulamıyorum. Yani aslında her ilim kullanılma şekline ve kullanan kişiye göre faydasız oluyor gibi. Aynı şekilde aynı ilimi başka birisi oldukça faydalı işler yapmak üzere kullanabiliyor.
Örneğin istanbul boğazının en dar noktasının kaç metre olduğunu bilmek benim ne işime yarar? Hiçbir işime yaramaz, bu yaşıma kadar da yarayacağı bir şey başıma gelmedi, ve gerçekten de bu yazıyı yazarken bilmiyorum. Ancak boğaz köprüsü yapacak birisi için oldukça önemli hatta bir de emlak rantı peşinde koşan emlakçıysanız çok daha önemli denilebilir.
Şimdi soru şu, ben bu bilgiyi bilmediğim için bir işime yaramadı ama acaba biliyor olsaydım yarar mıydı?
İşte sanırım bu sorunun cevabını hiç kimse veremeyecek.
Soruyu hemen tersten soranlara da söyleyeyim, yani “bildiğimiz herşey bir işe yaramıyor ki” diyenlere, dedim ya bildiğiniz şeylerin yarayıp yaramaması sadece o bilgiyi sizin için faydasız yapar, o bilginin aslında hiçbir faydası olmadığı anlamına gelmez.
Peki bu kadar şeyin sonucu nedir?
Bence sonucu şudur: faydasız ilim yoktur, ilimden faydalanmasını bilmeyen vardır, yani faydasız ilim ile kastedilen budur, ilimden faydalanmayı bilmek de yine bir ilim gerektirir. Hatta bir zamanda bir kişi için faydasız olan ilim aynı kişi için başka bir zamanda faydalı (veya tam tersi) olabilir.
Katılıyorum çok doğru ama zaten işimize yaramayan bir bilgiyi hatırlama ihtiyacı duymadığımız için doğal haliyle unutuyoruz . Amaç öğrendiğimiz şeyleri nasıl en ideal şekilde aktif kullandığımızdır . Bu da en çok istatistikçilerin işine gelir 🙂