Monthly Archives: December 2013

Mülksüzler (Dispossessed)

Yazan : Şadi Evren ŞEKER

Ursula K. Le Guin tarafından yazılan Mülksüzler Kitabı ülkemizde Metis tarafından basılmış. Orjinalini aramama rağmen bulamadığım için Türkçesini okudum ve görüşlerim aşağıdaki şekildedir:

180px-Mulksuzler1

 

Mülksüzler (Dispossessed) Ursula K. Leguin

Kitap bilim kurgu havasında geçen ama kurgunun bilime ağır bastığı bir yapıda. Aslında kitapta günümüz için bilim kurgu sayılabilecek tek fikir, kitabın kahramanı olan Shevek tarafından geliştirilen eş zamanlılık ilkesi ki kitabın sonuna kadar ve hatta kitabın sonunda bile bu kuram geliştirilemiyor. İddiaya göre bu kuram sayesinde uzay gemilerinin anında bir yerden bir yere hareketi mümkün olabilecek ancak kitapta bu kuram da gemilerin hareketi de ikinci sırada.

Kitabı ben olsam, sosyal kurgu (veya daha kabul görmüş haliyle sosyal bilim kurgu) olarak sınıflandırırdım.

Bu sınıflandırma ile kitaba bakacak olursak, iki ayrı toplum arasındaki çelişkilere birbirleri açısından eleştiri getiriliyor. Yine kendi terimlerimle ifade edecek olursam, kitapta birisi eğitimli anarşist, diğeri ise ruhsuz kapitalist iki grup arasında seyahat etmiş olan Shevek’in gözünden, seyahat öncesi yaşadığı toplum ve seyahat sonrası geldiği toplum arasında eleştiriler yer alıyor.

Hemen belirtmekte yarar var, kitabın yazarı da tarafsız sayılmaz. Aslında tarafsızlığın da bir tarafı vardır ilkesi ile yola çıkarsak, yazarın, kendi görüş ve düşüncesine göre kitabın şekillendiğini söylmek yanlış olmaz.

Örneğin iki toplum da dünyevileştirilmiş ve dinden uzaklaştırılmış olarak kurgulanmmıştır. Mesela kitabın 20. sayfasında

“siz ibadet evlerinin dışında dinlere izin vermiyorsunuz, tıpkı yasalar dışında herhangi bir ahlaka izin vermediğiniz gibi. Biliyor musunuz bunu hiç anlamamıştım, bütün o Urras kitaplarını okuduktan sonra bile.”

işin aslı, yukarıdaki paragraf dışında kitapta din adına neredeyse hiçbir kurgu bulunmamakta.

Öte yandan yazarın merkezi otoriteye karşı gibi bir duruşu olsa da, kitabın ilerleyen sayfalarında oldukça merkeziyetçi ve otoriter bir görüşü olduğunu görüyoruz.

syf. 87 “bir beyni olmayan sinir sistemi olamazdı”, bu görüş kitaptaki iki toplum için de hakim görüş. Yani anarşik bir sistemin içerisinde bile merkezi planlama ofisleri, bu ofislerin köhneleşmesinin ne kadar tehlikeli olduğu işlenmiş. işlenmiş işlenmesine de bunu anlatabilmek uğruna, toplumdaki otoriteye karşı kurgu yıkılmış.

Yine kitapta kurgulanan ve Odocu ahlak olarak gösterilen ahlak (ki aslında bence oldukça utilitarian (faydacı) bir ahlaktır kendisi) ağzı ile de bazı eleştiriler yöneltiliyor: syf 122 “Nerede mülkiyet varsa orada hırsızlık olduğunu söyleyen Odo değil miydi? Bir hırsız yaratmak için bir sahip yaratın, suç yaratmak istiyorsanız yasalar koyun ‘toplumsal organizma'”

Oldukça anarşist bakış açısı ancak ahlakın kökeni kesinlikle faydacı ahlaka dayanıyor (ne yazık ki)

Yine kitaptaki özgürlük ve anarşi kavramlarına olan eleştiri, tamamen bu duygularla yaşadıklarını iddia eden topluma yapılıyor:

“Tomar’ın tanımları: Hükümet, İktidarı elde tutmak ve güçlendirmek için gücün yasal kullanımı. Yasal’ın yerine geleneksel koy, işte sana Sabul, Eğitim sendikası ve ÜDE”

Buradaki eleştiri, tamamen özgür ve anarşik yaşayışın içerisinde bile merkezi sistemin ne kadar olası ve ne kadar engellenemez olduğunadır (kısaca Sabul uzun yıllardır insan yetiştiren ve saygınlığı olan bir bilim adamı, eğitim sendikası kimin ders vereceğini hangi dersi ve kime vereceğin ibelirleyen yapının adı, yani kısacası hem kişi hem kurumsal olarak merkezilik)

Sistemdeki bu bunalıma gelen eleştiri ise : syf 146 “insanlar, işleri yürütmek ile insanları yönetmek arasında çok dikkatli bir ayrım yapıyorlardı o zaman” ifadesinde yatıyor.

Kitabın özünün özü ise 256. sayfadaki manifestoda yatıyor. “bizi bir araya getiren şey, acı çekmemiz. Sevgi değil. Sevgi akla boyun eğmez”… ” Devrimi yapamazsınız, devrim olabilirsiniz ancak devrim ya ruhunuzdadır ya da hiçbir yerde değildir”.

şeklinde başlayıp biten kısım.

Sonuçta kitap etkileyici ve okunmasında yarar var. Ancak günümüzdeki yazılmış diğer sosyal bilim kurgu kitapları ve çevrilmiş filimleri göz önüne alacak olursak, aslında kitapta yeni çok da birşey yok diyebilirim. Kitapta bulunan sosyal kurguların tamamı günümüzde farklı filimler veya kitaplarda zaten işlenmiş ve eleştirilerin hepsi ve daha fazlası defalarca yapılmış durumda. Belki sosyal kurgulara ve sosyal eleştirilere giriş için doğru bir kitap olabilir. Şayet bu tür ile ilgilenenler varsa ve henüz yolun başındalarsa şiddetle tavsiye ederim. Ama bu arkadaşlara tavsiyem kendilerini hemen ilk okudukları ütopyaya veya ilk sosyal kurguya teslim etmesinler, ilerledikçe görülecek ve şaşıracak daha çok şey olduğunu unutmasınlar.

Hakim ile Genç

Yazan : Şadi Evren ŞEKER

Bugün, Dr. Mehmet Lütfi Arslan tarafından yazılmış olan “Hakim ile Genç” isimli kitap hakkında yazmak istiyorum.

Hakim_ile_Genç

Çağımızın yaralarına ‘Hekim’ olacak Hakim’in sözleri oldukça sade ve basit anlatılmış, kitabın girişinde önce tezatlar ile doğru yolun sağ ve soluna gel-gitler yaşanıyor.

Örneğin her seferinin mukim olması, dün kadar yakın olan ama dün kadar ulaşılmaz bir zamanın tarifi, aslında yolun bir düş oluşu ve bu yolda her defasında aldatmak her defasında aldanmak, sadakati sınamak ve sınanmak gibi çok sayıda gel gitten sonra başlıyor keyfiyetin keyfine.

işlenen bazı maddeler aşağıdaki gibi sıralanabilir

1. Şekil ve öz ikilemi arasında özün (keyfiyetin) önemi

2. Gözlerin iki taraflı birer duyu olduğu ve hem gören hem erdiren olması. Çağımızda ise keyfiyetini yitirerek sadece görmeye yaraması. Tedavisi için güzele bakmak.

3. Her insanın biricik oluşu ve hikmete giden bu biricikliğin keşfi için göze, dile ve mideye sahip çıkmanın önemi

4. Dolu kaba kimse birşey koyamaz, sürekli bir açlık içerisinde olmak gerekir.

5. Okumak hayata geliş maksadımızdır, okuyarak hakikatin farklı yüzleri yok olur ve sadece O’nun hakikati kalır, işte okumak sadece O’nun hakikatini okuyabilmektir.

6. Yusuf ve kuyu metaforu ile herkesin düştüğü kuyu ve kiminin bu kuyuda yer edişi, kiminin çıkış gayreti kimine ise uzanan bir yardım eli anlatılıyor. Kuyuya düşmeden Mısıra hükümdar olmak, Mısırın hükümdarlığının da bir kuyu olduğunu sorgulanıyor.

7. Salihlerle birlikte olmanın önemi, gönlün liman olmasının ancak bu şekildeki insanlarla beraberlikten geçtiği ve bu hikmet yolunda aslında herkesin kendine göre bir yol çizdiği (yine bir ikilem, aslında kitabın başından sonuna kadar bu ikilemler, okuyucuyu hiç bırakmıyor) Yine kitabın ilerleyen kısımlarında bu hususta, “Zaman vardır zamanlardan seçilmiş, mekan vardır mekanlardan seçilmiş, insan vardır insanlardan seçilmiş” vurgusu da bulunmakta.

8. Kitabın kapağına konu olan okyanusun kenarındaki bir evde akvaryuma hapis bir balığın daramı ve hasretin gerçek tarifi: Hasret suyun suya duyduğu ve birbirine kavuştuklarında hiç ayrılamaz oluşudur.

9. “Hakikat mevzubahis olunca kelimeler açılamaay değil stretmeye yarar”(bunu söyleyen kişinin ikilemi)

10. Dallarını toprağa daldırıp her dalan daldan bir ağaca kök olan banyan ağacı

11. Göklere uzanan bir kule ile Rableri ile boy ölmçeye kalkışan babil kavimlerinin bir anda birbirinin diline yabancı olması, hak diline yabancı olması ve hepimizin içinde yükselen babil kulesi

12. Sevgi ve her sevginin,insanın içerisine iki tohum atması, birinin Hakk’a uzanan diğeri cehenneme uzanan bu tohumların büyümesi.

13. Hiçbirşeyin tesadüf olmadığı gibi birbirine yazılmış olanlar ve bu yazıdaki sırrı keşif. Kimlerle beraber olduğumuz ve bu kimlerin kime hangi mana ile yazıldığı.

Kitabın sonunda da mezil denilenin bir aldatma olduğu, hiçbir menzilin yol kesmeyeceği ve menzile ulaşmanın ancak doygunlukla olacağı (bkz. 4. madde) uyarısı yapılıyor.

Ayrıca tasavvufa dair çok sayıda eğitici ve güzel bilgi de içeriyor. Örneğin ikindi vaktinin zeval vakti oluşur ve gündüzün seheri oluşu, kötülüğün kendimize zarar vermesinin nefisten, başkasına zarar vermesinin şeytandan oluşu, kabz rüzgarı ile af dilemenin kapısını, bast rüzgarı ile şükrün kapısını açmanın önemi ve hizmet ve şükürde devamın önemi gibi oldukça muhim konular var.

Yine kitabın maksadını sanki kitaptaki şu dua çok güzel anlatıyor : “Ya Rab! Hissedileceği hissetmeden, düşünüleceği düşünmeden terk-i dünya eden bahtsızlardan eyleme bizi!”

Kitabı kim okumalı diye sorulursa, buna da yine kitaptan bir cevapla : “Bulanlar ancak arayanlardır” demek ve bir derdi olan, bir arayışı olana hitap ettiğini yazmakta fayda var.