Monthly Archives: November 2012

Facebook resimleri

Aslında uzun süredir facebookta yayınlanan resimler hakkında yorum yapmak istiyorum. Arada girip stres atmak için güzel bir yer facebook ve bazı mesleki paylaşımlar da insanı harekete geçiriyor. Bugün itibariyle birisi aşağıdaki resmi paylaşmış:

Bu resim aslında “I am a programmer” isimli bir grubun sürekli yolladığı resimlerden bir tanesi (herhangi bir tanesi).

Önce Türkçesini verelim:

“Ben bir programcıyım. Günlerce hiç uyumadan veya çok az uykuyla çalışırım. Herzaman bildiklerimi geliştiriyorum. Teorileri gerçeğe dönüştürüyorum. Pekçok dilde kod yazıyorum. Yorulmadan karmaşıklıkları test ediyorum ve bu sayede basitliği görebiliyorsunuz”

Evet aslında güzel ve basit bir yazı gibi geliyor, belki çok sayıda benzer yazıdan sadece birisi ancak ben bir noktaya dikkat çekmek istiyorum.

“Teorileri gerçeğe dönüştürüyorum” kısmı. Ne yazık ki günümüzde karşılaştığım ve kendisini programcı (programmer) kodcu (coder) geliştirici (developer) gibi isimlendiren çok sayıdaki kişide gördüğüm eksik burası. Teori yok.

Veya mühendislik eğitimi alıp yoğun matematik eğitiminden sonra teori yok denilince haksızlık olacak kişiler için de teori ile programlamanın bağlantısı yok diyeyim.

Mesela gerçekten merak ediyorum her mühendis diferansiyel denklemler dersini alır (ya da Türkiyede hemen hepsi denecek kadar yüksek bir çoğunluk diyelim) bu derste öğrenilenler ile yazılan programlar arasında bağlantı kurabiliyor muyuz? Benzer şekilde doğrusal cebir (linear algebra) veya calculus (matematik) derslerini bağını kurabiliyor muyuz?

Programlama kavramı üniversitedek giriş dersinden itibaren aslında bu teori ile gerçek hayat arasındaki bağın kurulması gereken bir kavramdır. Ne yazık ki günümüzde copy/paste programcısının sayısı hızla artıyor. Bunun en büyük sebebini ise yeterli eğitim olmaması olarak görüyorum. Sektörde hiç geçerli eğitimi olmayan “daktilo kursları” veya “ehliyet direksiyon kursları” gibi yerlerden sertifikalara alarak sektöre giren kişiler var.

Daktilo kursu da nereden çıktı demeyin çünkü gözlerimle gördüğüm bir olay, vakt-i zamanında daktilo kursu olan bir yer, artık daktilolar kullanılmamaya başlayınca önce “bilgisayarlı muhasebe” kursu sonra da yanına bir “programcılık” (kelimenin ekleri hakkında yorum yapmadan geçiyorum) sertifika programı açıp milli eğitim bakanlığından onaylı sertifika vermeye başlamıştı.

Kısacası teori yok, olan teori de uzayda bir yerlerde ve bize çok uzak, bir de tabi üstüne üstlük “biz bu dersleri neden görüyoruz ki” soruları ortalıkta dolaşıyor. Hatta eğitimi problemli çoğu üniversitede “üniversitede birşey öğrenilmez” lafları da dolaşıyor. Dolaşır tabi üniversite birşey öğretemezse başka ne lafı dolaşacak? Kimsenin de umrunda değil, zaten kalitesiz olan eğitim daha da kalitesiz olsun diye sürekli üniversite kontenjanları arttırılıyor, nasıl izin verildiği belli olmayan bir şekilde yeni üniversiteler hızla artıyor, evet mezun çok ama gerçekten bu işi üniversitede hakkıyla öğrenen var mı?

Bir de şöyle yeni bir sav var “Ben programcıyım, bilgisayar mühendisi değilim”.

Tekrar ediyorum yazılan her kod aslında arkasında derin bir teori barındırır. Her geçen gün daha derine inmek ve öğrenmek için bir fırsat. İtiraf edeyim, ben yazılan programların termodinamikle ilgisini (bkz. shannon’s information theory) yüksek lisansım bittikten sonra öğrenmiştim. O zamana kadar alakası var mı diye bile düşünmemiştim.

Birilerinin bir zamanlar söylediği üzere “Herşeyin diğer herşeyle ilişkisi vardır”, buna göre gerçekten hangi meslek kolunda olduğunuzn, veya hangi işle uğraştığınızın, ne olduğunuzun önemi yok, önemli olan yaptığınız işin ne kadar derinine iniyorsunuz? ve diğer herşeyle ne kadar bağlıyabiliyorsunuz?